Beyin ve göz arasındaki iletişime sırtını dayayarak evrimleşen insan, zamanla bu evrimi yapay yollardan oluşturmaya çalıştı, başardı da. Mühendislik becerileriyle işlenmiş bir yapay beyin ve yine buna yardımcı olacak bir göz tüm dünyaya yön vermek için yeterli oldu. Süreç ilerledikçe bu yapay beyinler çok daha sağlam gözlere ve insanınkinden de hızlı iletişim becerilerine sahip oldu. Peki nasıl algılıyor nasıl düşünüyorlar?

    Ne kadar hız konusunda avantajları olsa da yapay zeka insanın evrimsel geçmişine sahip olmadığı için birçok konuda zorlanıyor. Basit bir örnekle, bizim tecrübeli ve çağlarca daha yaşlı beynimiz aşağıdaki çiçek resmini kolaylıkla çözümleyip tanımlarken bilgisayarlar algoritma eklenmeden bu sonuca ulaşamıyor. Doğal olarak da sağdaki örnekteki versiyonuyla ve bu piksel dökümünün yine matematiksel dökümüyle ancak o iletişim ağını çalıştırabiliyor.

    Tam olarak bu örnekten yola çıktığımızda bilgisayarların algısı hakkında fikir sahibi olmak için güzel bir başlangıç yapmış oluyoruz. O, bizim algılamalarımızdan farklı olarak renk spektrumundaki yoğunlukları dahi hesaplayarak ancak bu çiçeğin gerçekten bir çiçek olarak tanımlanabileceğini söylemiş oluyor. Bu detaylı hesaplama sistemi sayesinde veri bilimi, derin öğrenme, yazılım ve donanım dahil birçok alan şekillenip çok daha kaliteli hale de geldi. Kısacası tek mükemmelliği detaylı olması değil işlevliliği de diyebiliriz. Tüm bunların yanında özünde bilgisayarın öğrenme sisteminin insanınkini taklit ettiğini de rahatça söyleyebiliriz. Bir farkla ki yukarıda bahsettiğimiz gibi bilgisayarlarınki yalnızca örüntü odaklıdır. Aslında bilgisayarın yaptığı şey görsel olarak beslenmek ve bu besinden bilgi oluşturmaktır. Yani yukarıdaki çiçeğin örüntüsünü bir defa tanıyan ve bu örüntüyü saklayan bilgisayar, bu deneyimi sonraki denemelerde kullanacaktır. İnsan beyninden başladığımız bu yolda, bilgisayar görüşü yapay zekanın ana temeli olmuş bu ana temel de hayatı büyük oranda değiştiren yenilikler getirmiştir. Meşhur otonom arabalar, yüz tanıma sistemleri, arttırılmış gerçeklik bilgisayar görüşünün altın çocuklarıdır diyebiliriz.

    Günlük hayatta büyük farklılıklar yaratan tüm bu ilerlemelerin çıkış noktası evrimin çok küçük bir parçası olan beyin-göz iletişiminin bir kopyasıyken bu alanda bilgilenmek teknolojinin gelişmesindeki temelleri hakkıyla anlamak için olumlu bir yaklaşım olacaktır.

           Büşra Aydoğdu
YTÜ Ekonomi Kulübü Üyesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir